Vaka 2 – Ahmet Şık’a Örülen Ağ – Medya Takibi (Devamı)

Merhabalar,

İki haftayı aşkın bir süredir yeni bir yazı yazamadım. Ama sağolsun medyamızın bir kesimi bu iki haftayı da yanlış bilgilerin yayılması amacıyla değerlendirmeye devam etti.

Bazen boşa kürek çekiyormuşum diye düşünüyorum. Elimde iyi kötü bir şeyler yapmaya çalıştığım bu blog dışında çok da fazla bir imkan yok. Bu bahane olmamalı ve herkes bir kenardan tutmaya devam etmeli düşüncesi ağır bastığından, ne olursa olsun ben de devam edeceğim. Bugün Gün Zileli’nin blogunda blogunda okuduğum ve bu yazının sonunda dile getireceğim bir yazı, bu blogu yazmayı ihmal etmemem gerektiğini hatırlattı bana.

Öncelikle 1.5 aylık bu bloga bir şekilde erişip çevreleriyle paylaşarak bilinirliğine katkı yapan kişilere teşekkür etmek isterim. Bugün itibariyle 1000 civarında (tam olarak 948) kişi tarafından okunmuş durumda blog. Aslında azımsanacak bir sayı değil bu. Yani “Yetmez ama EVET!” 🙂

Şimdi son 15 gün içerisinde kim ne yazmış ona bakalım. Ama önce şimdiye kadar yazılanların ufak bir özetini yapalım.

Notları Kimler Yazdı bölümünde net olarak bildiklerimiz ve bu sonuçlara nasıl vardığımız özetlenmişti:

1. Ahmet Şık hiçbir zaman BÜTÜN notlar bana ait dememiştir.

2. Ahmet Şık kendisine emir kipiyle yazılmış notlar yazdığını dile getirmektedir.

3. Ahmet Şık kitabı basılmadan önce bir kopyasını Sabri Uzun’a bir kopyasını da editör bir arkadaşına VERDİĞİNİ dile getirmektedir. Hatta ifadenin genelinden anlayacağımız üzere avukatına da vermiş gibi görünüyor…

4. Medyada çıkan haberlerde ve köşe yazılarında SU’nun (Not: hayali karakterimiz SU’ya dair daha fazla bilgiyi Notları Kimler Yazdı yazısında bulabilirsiniz) yazdığı yazıları dile getirip ardından “Ahmet Şık bunları ben yazdım diyor. Halbuki mümkün değil.” diyenler ya ne dediğini bilmeyen, ifadeyi bile okumadan konu üzerinde yorum yapanlar ya da Ahmet Şık’ı karalayarak onun inandırıcılığını yok etmek isteyen, kamuoyunu yanıltan, yani başlıktaki AĞ’ı örenlerdir.

Bir önceki yazımda bu ağı örenlere örnekler vermiştik. Bugün o tarihten bu yana bu işe kimlerin devam ettiğine bakalım isterseniz.

Son yazımın yazıldığı tarihten bir gün sonra yani 6 Nisan 2011 tarihli Zaman GazetesindeÇark Etti: Notlar Benim Değil” başlığı ile bir haber yayınlanıyor. Aynı haber aynı gün Zaman gazetesinden alıntı yapan Bugün Gazetesinde “Ahmet Şık Çark Etti” başlığını taşıyor. Zaman gazetesini bir kenara koyup, Bugün gazetesinde bu haberin yayınlanmasını biraz daha detaylı irdeleyelim isterseniz.

Hatırlarsanız bir önceki yazımda Bugün gazetesi Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan’ın aslında Ahmet Şık’la yakın bir ilişkisi olduğundan bahsetmiş, ODATV baskınının ardından içerisinde Ahmet Şık’ın adının geçtiği bir dokümanın Bugün’de yayınlanmış olmasına Ahmet Şık’ın “karalama operasyonu, neden parçası oluyorsunuz” diye tepki gösterdiğini, buna rağmen Adem Yavuz Arslan’ın katılmış olduğu CNNTÜRK’te 28 Mart tarihli Tarafsız Bölge’de “Ahmet Şık notların tamamını kendisi yazdığını söylüyor” diyerek dezenformasyona devam ettiğini ve bunun üzerine Ahmet Şık’ın avukatının televizyon programına telefonla katılarak bu sözlerin ifade tutanaklarındaki gerçeklerle uyuşmadığını belirtmiş olduğunu söz konusu programın videosu dahil olmak üzere bütün kaynaklarıyla ele almıştım.

Peki Adem Yavuz Arslan’ın Ankara temsilcisi olduğu gazetede söz konusu programdan bir hafta sonra çıkan yukarıda dile getirilmiş olan “Ahmet Şık Çark Etti” başlıklı haberde bakalım ne deniyor?

“…Oda TV’ye düzenlenen operasyon sonrası gözaltına alınan ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanan Ahmet Şık’ın, savcılık sorgusunda ‘İmamın Ordusu’ isimli çalışmasının taslağında yer alan ‘notlar’ da gündeme gelmişti. Söz konusu notlarda, ‘yukarıdaki bölüm yanlış yazılmış.  Çünkü; siz ülkede kurgu Ergenekon operasyonu yapan cemaat çetesini anlatırken, konuyu değiştirdiniz. … ifadesini düzeltiniz…’ gibi emir içeren ifadeler yar alıyordu.

Savcılık, söz konusu yazıların Ergenekon terör örgütünün talimatları doğrultusunda taslağa düşülen notlar olduğunu ileri sürdü. Şık ise sorgusunda hiç kimseden talimat almadığını, söz konusu notların kendisine ait olduğunu savunmuştu. Ancak aynı Ahmet Şık, haftalar sonra ifade değiştirdi…

O kadar ustaca dizilmiş ki haber. Yazılan şeyler cümle cümle aslında yanlış değil. Savcılıkta Notlar gündeme gelmişti (DOĞRU), söz konusu notlarda “yukarıdaki bölüm yanlış” v.b. ifadeler yer alıyordu (DOĞRU), Şık sorguda söz konusu notların kendine ait olduğunu savunmuştu. (DOĞRU).

YANLIŞ olan ise söz konusu olarak ifade edilen iki ayrı grup notların söz konusu olduğu gerçeğinin okurdan saklanması. Şöyle ki önceki yazılarımda dile getirdiğim üzere aslında Ahmet Şık’a savcılık sorgusu sırasında sadece 4 ADET NOTU yazıp yazmadığı soruluyor (ki bu notlar haberden yapmış olduğum alıntının ilk paragrafında sıralanmış olanları içermiyor). Aşağıda (Özgür Mumcu‘nun Emre Uslu‘ya yönelik yazmış olduğu yazıyı ele aldığım kısımda) daha detaylı açıklayacağımız üzere savcılık sorgusu sırasında bu paragrafta sıralanmış olan notlar henüz gündemde bile değil. Ahmet Şık’a sadece ODATV’den elde edilen taslağın son iki sayfasında yer alan KIRMIZI renkle ve BÜYÜK harfle yazılmış notlar arasında yer alanlar soruluyor). Ahmet Şık ise kendisine sorulan 4 ADET NOTU kendisinin yazdığını belirtiyor. Diğerleri sorulmuyor (Çok muhtemel, henüz savcının elinde bile değiller ki sorulsunlar! O sırada en iyi olasılıkla emniyette incelenmekte olan taslaklarda yer alıyor bu söz konusu notlar), Ahmet Şık da doğal olarak herhangi bir şey söylemiyor.

Yani yukarıdaki alıntıdaki ilk söz konusu savcılık sorgusunda gündemde olmayan taslakta yer alan notlara işaret ediyor, Ahmet Şık’ın kabul ettiği söz konusu notlar ise gerçekten de kendisine ait olan notlar. Özetle Ahmet Şık’ın ÇARK ETMESİ diye bir şey söz konusu değil. 🙂

BUGÜN gazetesi ve Ankara temsilcisi Adem Yavuz Arslan hangi akla ve ahlaka hizmet bu yayınları yapıyor ya da yapılmasına seyirci kalıyor anlamak mümkün değil…

Bu arada Ahmet Şık çerçevesinde medyada yaşanan ilginç bir olay, 3 yıldır yazmakta olduğu TODAY’S ZAMAN gazetesi yazarı Andrew Finkel’in işine son verilmesi oldu. Andrwe Finkel’in olay hakkındaki görüşlerinin detaylarını 10 Nisan tarihinde Radikal gazetesine verdiği röportajdan bulmak mümkün. Söz konusu röportajdan Türkiye’de medyanın durumuna dair ifade etmiş olduğu  üç alıntıyı ise buraya taşımak isabetli olur diye düşünüyorum:

“…Hayır, benim hiçbir zaman Gülen cemaatiyle bir anlaşamamazlığım olmadı. Benim sorunum gazetemleydi. Basın özgürlüğünü savunma mecburiyetimizin daha fazla olduğunu hissediyordum…

“…Bir örnek vereyim. Zaman bir süre Taraf gazetesini ‘öncü piyade’ olarak kullandı; Ergenekon davasındaki sızıntı bilgileri ilk gün Taraf’ın yayımlamasına izin verip ertesi gün kendileri hikâyeyi haber yaptı. Fakat Taraf Gülen Hareketi’yle ilgili bir WikiLeaks belgesi yayımladığında, Zaman tamamen bunu görmezden geldi…

“…Şimdi bildiğimiz her şey ve o vakitten bu yana öğrendiklerim, basını iftira dolu yalanlarla besleyenin Ergenekon değilse, onun kardeş torunu olduğu hissini veriyor…”

Bu dönem içerisinde sevindirici bir (daha doğrusu iki) yazıyı Özgür Mumcu Radikal gazetesindeki köşesinde yazdı. İlk yazı “Kara Propagandayı Kim Yapıyor?” başlığıyla 7 Nisan 2010 tarihinde yayınlandı. Temelde benim burada sayfalarca yazarak yazmak istediklerimi ustaca bir köşe yazısına sığdırmayı başararak Emre Uslu’nun Ahmet Şık’ın söylemediklerini söylemiş gibi ifade ettiğini ve bunun aslında bir kara propaganda örneği olduğunu ifade ediyor yazısında. Özgür Mumcu’dan alıntı yapacak olursak:

“…Notların üslubuna bakıldığında bunların bir kısmının Ahmet Şık’a ait olmadığı da belli oluyordu. Şık’a bu yeni notlar sorulmadı.  Yani Şık, sadece savcılıkta sorulan üç notun kendisine ait olduğunu söylemekteydi. Buna rağmen Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu, Şık’ın tüm notları kendisinin tuttuğunu söylediğini ileri sürdü: “Kitabın üzerindeki notlardan apaçık bir şekilde Ahmet Şık tarafından alınmadığı görüldüğü halde Şık neden ısrarla o notları kendisinin tuttuğunu ifade ediyor? Bu, soruşturmacılarda büyük kuşku oluşturuyor.” …”

“…Bu durumda kim kara propaganda yapıyor diye sormak hatalı olur mu? Ya da Polis Akademisi mezunu Emre Uslu, polis inceleme raporunu okuduktan sonra savcılık sorgusu tutanağını neden okuyamadı? Bilen var mı?…”

Emre Uslu bu yazıya 11 Nisan tarihinde Taraf gazetesinde yayınlanan köşesinden cevap veriyor (ya da verdiğini zannediyor). Temelde sığındığı arguman savcılık sorgusunda Ahmet Şık’a sadece örnek olsun diye üç adet notun sorulduğu, aslında kastedilen notların tamamı olduğu. Halbuki bu iddiayı çürütecek üç gerçeği yok varsaymak gerekli Emre Uslu’ya inanmak için.

1- Savcılık sorgusunda iki ayrı soruda söz konusu 4 ADET NOTU soruyor. Eğer iddia edildiği üzere sadece örnek olsaydı tek soruda sıralar ve sorusunu sorardı.

2- Savcı çok açık şekilde soruda …”000KITAP.docx” isimli word dokumanında…” … “…kırmızı renkle ve büyük harfle yazılmış çeşitli notların bulunduğu…” ifadesini kullanıyor. Kırmızı renkle ve Büyük harfle alınan notların hangileri olduğunu biz 16 Mart tarihli polis İNCELEME TUTANAĞINDAN görebiliyoruz: (inceleme tutanağı sayfa 3’ten alıntı)

“… – ODATV’den ele geçirilen kitap çalışmasında sadece kırmızı renkte ve büyük harflerle yazılmış notların olduğu, Ahmet ŞIK’tan ele geçirilen kitap taslağında ise kırmızı renkli ve büyük harflerle yazılmış bu notların yanı sıra; parantez içerisinde ve (*) işareti ile başlayan yine kitaba yapılması gereken ekleme ve çıkarmalarla ilgili yönlendirmeler ve talimatlar içeren çeşitli notların olduğu görülmüştür…

Nitekim daha önceki yazılarımdan da anlaşılacağı üzere gerçekten de Kırmızı Renkli Büyük Harflerle yazılan Notlar çok büyük olasılıkla Ahmet Şık tarafından alınmış, öte yandan başkaları tarafından alındığı açık olan notlar Kırmız Renkli ve Büyük Harfli olanlar değil!

3- Son olarak madde 2’de ifade edildiği üzere sorguda sorulan notların kaynağı “000KITAP.docx” isimli ODATV’den elde edilen notlar. Zaten aksi mümkün de değil. Kronolojiyi hatırlarsak:

– 14 Şubat 2011 ODATV basılıyor. (000KITAP.docx’in bu baskın sırasında bulunduğu iddia ediliyor)

– 3 Mart 2011 Ahmet Şık gözaltına alınıyor. (Ahmet Şık’ın evindeki bilgisayarlardaki taslaklar bu tarihte ele geçiriliyor. Yani “000KITAPSON”, “Ahmet Kitap” ve “KİITAPPPPPPPPPPPPP” başlıklı olanlar.)

– 5 Mart tarihinde (emniyette susma hakkını kullanan) Ahmet Şık savcılığa sevk ediliyor ve sabaha karşı 6 Mart tarihinde tutuklanıyor. Yani savcılık için Ahmet Şık’tan elde edilen verilerin üzerinden soru sormak için çok fazla zaman olmamış durumda. Nitekim yukarıda ifade etmiş olduğum İNCELEME TUTANAĞI da 16 Mart tarihinde ancak oluşturulabilmiş.

Mantığı bir kenara bırakalım ve somut verilerden yola devam edelim. Savcılık sorusunda sorulan NOTLAR “000KITAP.docx” dokumanından.

İNCELEME TUTANAĞINDAN alıntılar:

(Sayfa 1) “… 14.02.2011 tarihinde ODATV’de yapılan aramada … 000KITAP”  isimli word dosyasında, İMAMIN ORDUSU” başlıklı 189 sayfadan oluşan …

(Sayfa 1) “… Diğer taraftan soruşturma kapsamında Ahmet ŞIK’ın ikametinden ele geçirilen dijital verilerde, “000KITAPSON”, “Ahmet Kitap” ve “KİITAPPPPPPPPPPPPP” isimli 3 ayrı word dosyasının bulunduğu…

(Sayfa 17)”… ODATV’den ele geçirilen “000KITAP” isimli word dosyasındaki “İMAMIN ORDUSU” başlıklı kitap taslak çalışmasının çeşitli sayfalarında ve son iki sayfasında, kırmızı renkte ve büyük harflerle yazılmış notlar olduğu, bu notlarda ise kitap taslağının ilgili bölümüne yapılması gereken ekleme ve çıkarmaların belirtildiği anlaşılmıştır. …”

(Sayfa 17)”Ahmet ŞIK’a ait bilgisayarda bulunan kitap taslak çalışmasında, kırmızı renkle ve büyük harflerle yazılmış bu notların yanı sıra ayrıca parantez içersinde ve (*) işareti belirtilerek yazılmış çeşitli notlar olduğu görülmüştür. Ancak bu notların ODATV’de ele geçirilen taslak çalışması içersinde bulunmadığı anlaşılmıştır. …

Özetle Emre Uslu’nun savunmasının hiç bir tutar yanı yoktur. Ahmet Şık’ın yazmamış olduğu malum olan NOTLAR, Ahmet Şık’ın sorgusu sırasında GÜNDEMDE BİLE DEĞİLDİR!

Nitekim Özgür Mumcu 11 Nisan tarihinde yazmış olduğu Radikal gazetesindeki köşesinden benim gene uzun uzun yazmaya çalıştıklarımı kısaca özetlemeyi ustaca başarmıştır.

“…Zaten Ahmet Şık’ın yazmadığı notlar, polis inceleme tutanağına göre, Şık’ın evindeki bilgisayardan çıkan ‘Kitap Ahmet’ taslağında. Savcılık sorgusu ise Odatv’den çıkan ‘000kitap’ taslağı üzerine. Ancak gayet açık bu durumdan bir muamma yaratmaya çalışıp kafa bulandıran biri var. Bunun sebebi ya okuduğunu anlamaması ya da dezenformasyon merakı. Hangisi olduğunu zamanla öğreniriz….

12 Nisan tarihli Taraf gazetesindeki yazısının sonlarına doğru Emre Uslu bu açık hatasını bir şekilde yok varsayıyor ve Özgür Mumcu’ya cevap veriyor. Açıkçası ben ne bağlamda bir arguman üretildiğini anlayamadığım için alıntı bile yapamıyorum. Dileyenler söz konusu yazıya kendileri bakabilirler. Bir tek kapanış cümlesi çok manidar geldiği için aşağıya alıntılıyorum:

… İlk düğmeyi yanlış iliklemeye başlarsan bütün düğmeler haliyle yanlış ilikleniyor. Bir de aynaya bakmayı reddedince…

16 Nisan tarihli Taraf gazetesindeki köşesinde Halil Berktay da yazdıklarıyla Ahmet Şık üzerinde örülen dezenformasyon ağına bir akademisyene hiç de yakışmayacak şekilde bilgiye ya da veriye dayanmadan yazdığı ifadelerle bir ilmek atıyor.

“…Ahmet Şık en azından bazı noktalarda dürüst davranmıyor, doğruyu söylemiyor. İmamın Ordusu’nun bilgisayardaki metinlerine yer yer saplanmış “burada şunu yaz, bunu yazma” diye özetlenebilecek notların (= talimatın) önce tamamını üstüne aldı (ki bu, o aşamada bile inandırıcı olmaktan uzaktı). Sonra, ben onu sadece bazı notlar için dedim, diğerleri için demedim açıklamasında bulundu. Peki, hangileri bunlar ? Ve kimin ? Benim açımdan bu cevapsız sorular, gizlenen şeyler olduğu şüphesinin artmasına yol açıyor. ..

Bu yazıya bir yanıtı Gün Zileli blogunda veriyor. Açıkçası iyi niyetli bu girişim söz konusu olsa da, bu yazı dezenformasyonu afişe etmekten ne yazık ki uzak görünüyor.Yazının sonuç kısmından yapacağımız alıntı Halil Berktay’ın yazısına hangi bağlamda karşı çıkıldığını özetlemekte.

…Kim bu notları düşen? Sana ne be adam. Sen de işkenceli polis sorgularından biliyorsun ki, polise doğru bilgi vermemek hem görev, hem de haktır…

“...savcı ile polis işgüzarca “kim bu notları düştü” diye soruyorsa, elbette kitabını okuyan ve kenar notları düşen arkadaşlarını korumak için ya “hepsini ben düştüm” diyecektir ya da kendisine yardımcı olanları ele vermemek için bunların kimlerin kenar notu olduğunu söylemeyecektir. Mesleki dayanışma da bunu gerektirir zaten…

Şimdilik bu kadar diyeyim.

Aslında yazmak istediğim o kadar konu var ki…

Nedim Şener için yayılmak istenen yalanlar mı yazsam, KPSS’de ortaya çıkan kopya skandalı için o dönemde kimler neler yazmış diye mi baksam, YGS olayını kim nasıl ele almış ona mı baksam? Bizde böyle bir medya olduktan sonra ben sonsuza kadar boş kalmam gibi görünüyor.

About medyatakibi

4. kuvvet medyamızın durumuna dair bir şeyler yapmak isteyen birisiyim.
This entry was posted in Uncategorized and tagged , , , , , , , , . Bookmark the permalink.

1 Response to Vaka 2 – Ahmet Şık’a Örülen Ağ – Medya Takibi (Devamı)

  1. fenerant says:

    Üstadım; bizi bu kadar boşta bırakma. 15 gündür nerede bu arakadaşımız diyordum. Yoksa sizin başınızı da ağ mı örüldü diye merak içinde kaldım. (İleri demokrasimiz de bu anormal durumlar ve şüpheler bile normal bir durum haline geldi ) Kötü bir durum olmamasına çok sevindim.

    Ygs ve YSK konusununda da araştırmanızı bekliyorum.

    Saygı ve sevgilerimle.

Leave a comment